Usta sanatçı Recep Ergül MESAM'da yaşanan haksızlıkları anlattı!
Mesam Recep Ergül / / December 01, 2020
Orhan Gencebay'ın manevi oğlu olarak bilinen Recep Ergül, Türkiye Musiki Eser Sahipleri Meslek Birliğinde yaşanan haksızlıklar ve örgütlenme hakkında ilk kez konuştu. 10 bin eserin kurulmuş bu sinsi örgütler tarafından hilelerle yağmalandığını söyleyen Ergül, 10 yıldır yönetimde olanların sanatçıları sömürdüğünü ifade etti.
Müge Çakmak Yasemin.com Özel haber
Müzik Sanatçıları Platformu Başkanı olan halk edebiyatı araştırmacısı ve halk müziği sanatçısı Recep Ergül'den MESAM'ı 10 yıldır yönetenler hep aynı insanlar olmasına dikkat çekti. Yeniliklerin yapılması gerektiğini vurgulayan Ergül, yapılan usulsüzlükleri anlattı. Aynı zamanda usta sanatçı inanç ve siyasi ideolojileri baz alarak hareket eden yönetimin sanatçıları sömürerek elde edilen kazançları hatırlattı. Telif hakları konusunda sürekli azalan fiyatlar ödenmesini belirten Ergül, bir sanat kurumu olan MESAM'ın siyasetle bir bağının olmaması gerektiğini söyledi. Bu konuda dik durum sonuna kadar savaşacağını belirten Ergül'ün açıklamaları;
MESAM NEDİR KURULMA AMACI NEYDİ?
MESAM 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri kanunu kapsamında mali ve idari açıdan Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı bir kamu kuruluşudur. Aslında bir dernek, bir vakıf değiliz. MESAM sadece özel tüzükle kurulmuş bir telif birliğidir. Hayatın her alanında, dijital platformlarda, umumi mahallerde, restoranlarda, kafelerde, otellerde, radyolarda, televizyonlarda, müziğin çaldığı her yerde telif toplayıp bunu hak sahiplerine dağıtan bir kuruluştur. Çeyrek asırlık bir mazimiz var. Batılı ülkeler 100 yıldan fazla süre önce çözmüşler ama biz daha emekleme dönemindeyiz.
GEÇİCİ YÖNETİMİN ETKİLERİ NE OLDU?
Son 10 yıldır MESAM’ı örgütlenmiş bir grup yönetiyor. Sayın Arif Sağ başkanlığında ve onun çalışma arkadaşlarıyla beraber. Son 10 yılda 4 kez görevden alındılar. 2013 yılında Genel Kurul tarafından azledildiler. 2014 yılında İstanbul İkinci Fikri Sınai Haklar Mahkemesi tarafından görevden çektirildiler. 2018 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı evrakta sahtecilik, usulsüzlük, görevi kötüye kullanma kriterlerine uymadıkları halde 109 üye 10 yıl boyunca seçimi kazanma ve Haysiyet Kurulu ile iş birliği yapıp kendi üyelerine muhalif olan pek çok insanı haksız hukuksuz gerekçelerle ihraç etmiş, görevden el çektirmişti.
Fakat kamuoyunda, “Efendim biz solcuyuz, demokratız, aleviyiz diye bizi AK Parti Hükümeti istemiyor” şeklinde bir algı oluşturdular. Tamamen gerçeğe aykırı bir algı operasyonu. Ben de 2018 yılında bakanlığın atadığı geçici yönetimin içerisindeydim. Maalesef gelen tehditlerden dolayı 3 ay süreyle polis koruması eşliğinde görev yaptım. Daha sonra 31 Mart 2018 yılında bir Genel Kurul yapıldı. Genel Kurul’da bakanlık eliyle kriterlere uymadıkları için asıl üyelikten düşürülmüş 109 kişi tekrar üyeliğe alındı. Hak eden 50 kişiyi de üyelikten çıkardılar. Bizler mevzuatlarla, hukukla yönetilen bir meslek birliğiyiz. Usulsüzlük yapıldığını divan heyetine açık açık belirtmemize rağmen, örgütlenip geldikleri için biz de konuyu mahkemeye taşıdık. Kültür ve Turizm Bakanlığı da bizim yanımızda. O dava kapsamında İstanbul Birinci Fikri Sınai Haklar Mahkemesi 26 Şubat’ta bir ara karar verdi ve geçici bir yönetim atandı. Böylece Sayın Arif Sağ yönetimindeki grup 4’üncü kez görevden alınmış oldu.
YENİ PANDEMİ SÜRECİ GENEL KURULU ETKİLEDİ
9 aydır orayı geçici bir yönetim yönetiyor. Aslında 9 aylığına değil 1 aylığına atanmışlardı, ancak 28 Mart da genel kurul yapılması gerekirken pandemi nedeniyle Dışişleri Bakanlığı bir yasak getirdi. Sonra 27 Ağustos’ta yeniden genel kurul yapmak istedik ve maalesef yine tedbirler kapsamında bir kez daha genel kurulunu gerçekleştiremedik. Şimdi 1 Aralık’a kadar yapamıyoruz. Umut ediyorum ki bir kez daha uzamaz çünkü şu an burada bir yönetim boşluğu görülmeyebilir ancak arkadaşlarımızın üçü de yeni ve bir an önce meslek birliğimizde genel kurul yapıp yönetimin iş başına gelmesini istiyoruz.
SANATÇILARI SİYASİ VE İNANÇLARIYLA BÖLDÜLER
Hata demek çok daha iyi niyetli bir yaklaşım olur. Çeşitli suistimaller yaşandı. Örneğin 2010 yılında örgütlenerek, siyaseti kullanarak, inanç suistimali yaparak, insanları ayrıştırdılar, ikiye böldüler. İş başına gelen bu grup maalesef kötü niyetle örgütlenmiş bir gruptur.
TELİF FİYATLARI DÜŞÜK VERİLDİ!
Bir yanda 10 bin eser sahibi var, bir yanda da onların haklarını yağmalamak, talan etmek için örgütlenmiş bir grup var. Neler yapıldı birkaç örnek vereyim. Hem yönetim kurulu üyesi hem de sayman üye olarak paranın başındaki kişi, 2010 yılında uzaktan erişimle PERPA Ticaret Merkezi’nde eniştesinin ofisinden kurumun bilgisayarlarına bağlanıyor. Bilgisayarlara bağlandığınızda veri tabanı ele geçirebilirsiniz ve istediğiniz şekilde manipülasyon yapabilirsiniz. Nitekim sonraki yıllarda normal koşullarda 5 bin lira, 10 bin lira telif alması gereken bir kişiye 588 bin lira telif aktardığını görüyoruz.
"BÖYLE BİR MESLEK BİRLİĞİNİN ÜYESİ OLMAKTAN UTANÇ DUYUYORUM"
Bizde yönetim kurulu 11 kişiden oluşur. Çoğunlukla Genel Kurullarda örgütlendikleri için kavga çıkarıyorlar. Mesela, “Sanatçı milleti korkak olur. Kavga çıkarırsanız hepsi kaçar gider. Bizim şehir dışından örgütleyip getirdiklerimiz nasıl olsa sabaha kadar buradalar onlarla biz genel kurulu kazanırız” diyorlar. Bunda da başarılı oldular. Entrika, ayak oyunları bunlar hiç eksik olmaz. Pek çok üyemiz, “İçime sindiremedim, böyle bir meslek birliğinin üyesi olmaktan utanç duyuyorum” diyerek ayrıldılar. Pek çokları ise seslerini çıkardıkları için Haysiyet Kurulu'na verildi.
KENDİ EŞ DOSTLARINA ÖNCELİK VERDİLER
Bir başka yanlışları şuydu. Bizim yıllar içerisinde sempozyumlarda, uluslararası seminerlerde, panellerde, yetişmiş personellerimizin çeşitli gerekçelerle işlerine son verdiler. MESAM bu süreçte 5-6 Milyon lira tazminat ödemek durumunda kaldı. Hepsi işe iade davasını kazandı. Bunların yerine eş dost, yandaş, kendilerine yakın isimleri getirdiler. Kimsenin kimliğine bakmam ben ama şimdi gelinen süreçte bu insanların bu işi bilmediklerini görüyoruz. Bir insanın sanatçı olarak büyük olması, adının büyük olması ona suç işleme özgürlüğü sağlamaz. Bizim konularımız tamamen teknik konular yani ben iyi bir bağlama sanatçısıyım, ben iyi bir gitaristim, ben iyi klarnet üflerim bu başka bir şeydir, 1500 eser üretmek başka bir şeydir. Hukukla, mevzuatla tamamen yönetmeliklerle ve yönetme becerisiyle ortaya çıkacak yönetim şeması oluşturmak başka bir şey.
10 YILDIR TEK BİR ÇALIŞMA YOK!
Kesinlikle dağıtamıyor. Benim yıllar içerisinde gördüğüm manzara şu. Yönetim kurullarında bu işleri bilenler var. Mesela rahmetli Atilla Özdemiroğlu çok iyi derecede bilirdi. Hem yabancı dili vardı hem dünyadaki telif sistematiğini bilir hem de Türkiye’deki telife katma değer katacak çalışmaları olan birisiydi. Sayın Orhan Gencebay yine konuya hakim. Bu grup özellikle 10 yıldır yönetimi boyunca eser sahipleri için dişe dokunur en küçük bir çalışma yapmadı. Adeta bir kahvehanede oturur gibi haftanın siyasi olaylarının, futbol müsabakalarının yorumlarıyla haftada bir gün toplantı yapıp gerekli maddeleri de bitiremedikleri için o hafta ikinci bir toplantı daha koyarlardı. Yani tamamen kendilerine yönelik çalışmalar.
PANDEMİ DÖNEMİNDE SANATÇILARA DESTEK VERMEDİLER!
Son 10 yılda kişi başı nerdeyse 1 milyon liranın üzeri huzur hakkı ve harcırah aldılar. Öte yandan eser sahipleri açlığa mahkûm edildi. Bugün şarkıları milyonlarca gönülde karşılık bulmuş olan birbirinden kıymetli bestekarlar, söz yazarları ve aranjörler evinin kirasını ödeyemiyor. Pandemi döneminde pek çoğu intihara sürüklendi, bunalıma girdi. Evinin kirasını ödeyemeyen, doğal gaz, su, elektrik, telefon faturasını ödeyemediği için hizmeti kapanan insanlar gördük. Sayın Arif Sağ başkanlığındaki yönetim 10 yıl önce iş başı yapmadan, bir dağıtım döneminde 5-6 bin lira telif alabilen eser sahibi, bugün 300 lira alabiliyor. Sebebi şu; karşı oldukları için gidip Sayın Cumhurbaşkanıyla görüşmüyorlar, görüşmek istemiyorlar. Muhalefet yapıyorlar daha çok ve yakınlarını da bu şekilde konsolide ediyorlar, “Bakın karşıyız” gibi. Bu görüşmeleri yapan bizleri de onlara entegre olmuş gibi göstererek algı operasyonları düzenliyorlar. Halbuki bizim siyasetle işimiz yok. MESAM’ın siyasetle hiçbir ilişkisi yok. Bugün devleti bir parti yönetiyor ben gider MESAM üyelerinin haklarını savunurum orda, taleplerimi yerine getiririm. Yarın başka bir parti iktidar olur aynı şekilde onlara da giderim. İnsanların kişisel, siyasi tercihleri farklı olabilir ama bürokraside gidip meslek birliği üyelerinin haklarını savunması başka bir şeydir.
SÜREKLİ BENİ İHRAÇ ETMEYE ÇALIŞTILAR!
Ben üyeleri bilgilendirdiğim için tam 4 kez Haysiyet Kurulu’na verildim, 2 kez ihraç edildim, bir kez hak mahrumiyeti kararı, defalarca kez kınama… Fakat bunların hepsi düzmece ifadelerle gerçekleşti. Hatta öyle ki, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müfettişler 2018 yılında kurumda yaptıkları incelemelerde çok utanç verici bir olayı dile getirdiler. “Sayın Arif Sağ ve grubunun bağımsız ve tarafsız olması gerektiği Haysiyet Kurulu’yla iş birliği yaparak kendilerine muhalif olan bütün üyeleri ihraç etme yoluna gittikleri, hukuksuz ve delilsiz bir şekilde bunu yaptıkları tespit edilmiştir” ifadesi kullanıldı ve ben bütün davaları kazandım. Son davayı da bir hafta önce kazandım. Yeniden MESAM üyeliğine geldim.
SANAT İÇİN DİK DURDUM!
Şimdi bütün bunların altında şu var. Sayın Orhan Gencebay’a saldırdılar, geri püskürttüler. Atilla Özdemiroğlu’na saldırdılar, küfür ettiler, hakaret ettiler dövmeye kalktılar, geri püskürttüler. Suat Suna, Ahmet Selçuk İlkan, Hülya Şenkul, Fuat Güner pek çok insana hakaret ettiler, küfürler savurdular, tehditler savurdular. Kimi marka değerini korumak için kimi ailesi izin vermediği için bir daha bu işlere bulaşmadılar. Ama onların karşısında pes etmeyen bir adam çıktı. Recep Ergül. Ben dik durdum bugüne kadar ve yapılan bütün yanlışları 2 buçuk yıldır üyelere anlatıyorum. Üyeler şu an olup bitenleri biliyorlar. Benimle uğraşmalarının sebebi bu. Çünkü bilgili ve ilgili üye istemiyorlar. Kolay kandırabilecekleri, bu konularla zerre kadar ilgilenmeyen üyeler istiyorlar ama artık öyle olmayacak.
GELECEĞE DAİR YENİLİKLER YAPACAĞIZ!
Şu an da geçici yönetim dönemini bir ara dönem olarak kabul ediyoruz. Eğer ben ve arkadaşlarım seçilirsek, bizim neler yapabileceğimizi hatta MESAM’da olmadan da neler yapabileceğimizi bütün hepsi biliyor. Biz gelirsek MESAM’ın mevcut 40-50 milyonluk gelirini yaklaşık 20 katına çıkarmayı hedefliyoruz. Zaten Türkiye’de toplanması gereken telifin 1 milyar ve üstü olduğunu düşünüyoruz. Almanya’daki GEMA yaklaşık 301 milyar 400 milyon euro para topluyor. İstanbul’un nüfusundan çok daha az bir nüfusu olan Yunanistan, batık bir ülke olarak tarihe geçti. Fakat onlar bile 175 milyar Euro topluyor. Türkiye’de çok rahat bir şekilde 1 Milyar ve üzeri telif toplarız. Hiçbir eser sahibi, aranjör, söz yazarı, bestekar mağdur olmaz. Ayrıca geliştireceğimiz sosyal projelerle de bu insanların bir şekilde kimseye muhtaç olmadan yaşamlarını sağlayabiliriz. Yapılacak çok şey var ama olurda MESAM üyeleri bir kez daha kaosu ve kararsızlığı tercih ederse de takdir onların deriz ve kenara çekiliriz.
İLİŞKİLİ HABERMenajerimi Ara 15. bölüm fragmanı yayınlandı! Menajerimi Ara bu hafta neler olacak...